-
1 kabuk gibi
дерю́га ( о грубой ткани) -
2 kabuk gibi
adj. husky -
3 kabuk
ко́жица (ж) кожура́ (ж) кора́ (ж) ко́рка (ж) скорлупа́ (ж) шелуха́ (ж)* * *озвонч. -ğu1) кора́, ко́рка, ко́жицаağaç kabuğu — древе́сная кора́
ekmek kabuğu — хле́бная ко́рочка
yer kabuğu — земна́я кора́
kabuk bağlamak / tutmak — покрыва́ться ко́ркой
yara kabuk bağladı — ра́на затяну́лась / покры́лась ко́рочкой
2) скорлупа́ (яйца́); кожура́ / шелуха́ ( плодов)kabuğunu soymak — очи́стить, лущи́ть
elmanın kabuğunu soymak — очи́стить я́блоко
3) ра́ковинаkaplumbağa kabuğu — па́нцирь черепа́хи
midye kabuğu — ра́ковина ми́дии
••- kabuğunu kırmak
- kabuğuna çekilmek
- kabuğu dışına çıkmak
- kabuk gibi -
4 yara gibi kabuk kabuk olan
scabby -
5 husky
adj. kabuklu, kabuk gibi, boğuk, kısık, dinç, sağlıklı, kapı gibi————————n. dinç kimse, iri yarı tip, eskimo köpeği, kısık boğuk ses eskimo kızak köpeği* * *1. eskimo köpeği 2. kabuklu 3. kısık* * *I adjective((of a voice) rough in sound and difficult to hear: You sound husky - have you a cold?) kısık, boğuk- huskily II plural - huskies; noun(a North American dog used for pulling sledges.) Eskimo köpeği -
6 scabby
adj. kabuk bağlamış, uyuz, kabuklanmış, kel, uyuz (koyun), aşağılık* * *1. kabuklu 2. yara gibi kabuk kabuk olan* * *adjective kabuk bağlamış -
7 hasır
1. حصير [حَصِير]Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü2. حصيرة [حَصِيرَة]Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü -
8 scabby
yara gibi kabuk kabuk olan -
9 Haus
von \Haus zu \Haus gehen evden eve dolaşmak, kapı kapı dolaşmak;wir wohnen \Haus an \Haus biz yanyana oturuyoruz;aus dem \Haus gehen evden çıkmak;der Herr des \Hauses ev sahibi;außer \Haus essen dışarıda yemek yemek;etw steht ins \Haus ( fam) bir şey beklenmek;\Haus und Hof verspielen malını mülkünü kumarda kaybetmek;nirgendwo zu \Hause sein evsiz barksız olmak;fühlen Sie sich wie zu \Hause! rahatınıza bakın!, kendi evinizde imiş gibi davranın!;nach \Hause kommen eve gelmek;er ist nicht zu \Hause evde değil;bei uns zu \Hause bizim evimizde;vor ausverkauftem \Haus spielen bütün biletleri satılmış koltuklar önünde oynamak;frei \Haus comm masrafsız eve teslim;er ist aus gutem \Hause kendisi iyi [o soylu] bir ailedendir;von \Hause aus aileden3) ( Unternehmen) işletme;das erste \Haus am Platz meydandaki bir numaralı işletme4) ( Dynastie) hanedan5) (Schnecken\Haus) kabuk6) astrol alan7) pol kamara8) ( Haushalt)\Haus halten ( veraltend) ev idare etmek, ev geçindirmek -
10 spire
n. sarmal hareket, döne döne çıkma, helezon, helezoni kabuk ucu [zool.], çan kulesi tepesi, minare külâhı, tepe kısım, ince ve uzun ot sapı————————v. kule gibi yükselmek, sivrilmek, ince ve uzun sap sürmek (bitki)* * *(a tall, pointed tower, especially one built on the roof of a church.) sivri kule -
11 skinned
adj. derili, derisi soyulmuş, yüzülmüş, kabuk bağlamış, deri gibi————————suff. derili* * *1. derisini yüz (v.) 2. derisi yüzülmüş (adj.) -
12 حصير
حَصِيرhasırAnlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü -
13 حصيرة
حَصِيرَةhasırAnlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü
См. также в других словарях:
kabuk gibi — sağlam, sert (kumaş) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuk — is., ğu 1) Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır Meyve kabuğu. Midye kabuğu. Ağaç kabuğu. 2) Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü 3) gök b. Bir sıvı veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuklaşmak — nsz Kabuk durumunu almak, kabuk gibi sertleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuksu — sf. Kabuğu andıran, kabuğa benzeyen, kabuk gibi, kabuğumsu Kabuksu tüyler … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilim — is. 1) Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim Benim sizden istediğim Türkçe yardım, bazı eski yazılı bilim ve tarih gibi ciddi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakmak — 1. i, e, ar 1) Vurarak sokup yerleştirmek Çiviyi tahtaya çakmak. 2) Çivi ile tutturmak İsa nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı. F. R. Atay 3) Kazık çakıp hayvan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dantel ağacı — is., bit. b. Dulaptal otugillerden, Antil Adaları nda yetişen, sünger gibi kullanılan, kabuk lifleri dantele benzeyen bir ağaç (Lagetta) … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaplumbağa — is., hay. b. Kaplumbağalardan, çok sert ve kemiksi bir kabuk içinde yaşayan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı, sürüngen hayvan (Testudo) Birleşik Sözler kaplumbağa yürüyüşü deniz kaplumbağası Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kaplumbağa gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
limon kabuğu — is. Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ve limonu çevreleyen kabuk Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller limon kabuğu gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
pus — 1. is., mat., Fr. pouce İnç 2. is. 1) Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis Ortalığa ilk pus düşer düşmez dönüş saatini sezmiş gibi köy yönüne geçti ve bekledi. A. Sayar 2) Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen… … Çağatay Osmanlı Sözlük