Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

kabuk gibi

  • 1 kabuk gibi

    дерю́га ( о грубой ткани)

    Türkçe-rusça sözlük > kabuk gibi

  • 2 kabuk gibi

    adj. husky

    Turkish-English dictionary > kabuk gibi

  • 3 kabuk

    ко́жица (ж) кожура́ (ж) кора́ (ж) ко́рка (ж) скорлупа́ (ж) шелуха́ (ж)
    * * *
    озвонч. -ğu
    1) кора́, ко́рка, ко́жица

    ağaç kabuğu — древе́сная кора́

    ekmek kabuğu — хле́бная ко́рочка

    yer kabuğu — земна́я кора́

    kabuk bağlamak / tutmak — покрыва́ться ко́ркой

    yara kabuk bağladı — ра́на затяну́лась / покры́лась ко́рочкой

    2) скорлупа́ (яйца́); кожура́ / шелуха́ ( плодов)

    kabuğunu soymak — очи́стить, лущи́ть

    elmanın kabuğunu soymak — очи́стить я́блоко

    3) ра́ковина

    kaplumbağa kabuğu — па́нцирь черепа́хи

    midye kabuğu — ра́ковина ми́дии

    ••
    - kabuğunu kırmak
    - kabuğuna çekilmek
    - kabuğu dışına çıkmak
    - kabuk gibi

    Türkçe-rusça sözlük > kabuk

  • 4 yara gibi kabuk kabuk olan

    scabby

    Turkish-English dictionary > yara gibi kabuk kabuk olan

  • 5 husky

    adj. kabuklu, kabuk gibi, boğuk, kısık, dinç, sağlıklı, kapı gibi
    ————————
    n. dinç kimse, iri yarı tip, eskimo köpeği, kısık boğuk ses eskimo kızak köpeği
    * * *
    1. eskimo köpeği 2. kabuklu 3. kısık
    * * *
    I adjective
    ((of a voice) rough in sound and difficult to hear: You sound husky - have you a cold?) kısık, boğuk
    - huskily II plural - huskies; noun
    (a North American dog used for pulling sledges.) Eskimo köpeği

    English-Turkish dictionary > husky

  • 6 scabby

    adj. kabuk bağlamış, uyuz, kabuklanmış, kel, uyuz (koyun), aşağılık
    * * *
    1. kabuklu 2. yara gibi kabuk kabuk olan
    * * *
    adjective kabuk bağlamış

    English-Turkish dictionary > scabby

  • 7 hasır

    1. حصير [حَصِير]
    Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü
    2. حصيرة [حَصِيرَة]
    Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü

    Türkçe-Arapça Sözlük > hasır

  • 8 scabby

    yara gibi kabuk kabuk olan

    English-Turkish new dictionary > scabby

  • 9 Haus

    Haus <-es, Häuser> [haʊs, pl 'hɔızɐ] nt
    1) (Wohn\Haus, Heim) ev, konut, hane; ( Gebäude) bina;
    von \Haus zu \Haus gehen evden eve dolaşmak, kapı kapı dolaşmak;
    wir wohnen \Haus an \Haus biz yanyana oturuyoruz;
    aus dem \Haus gehen evden çıkmak;
    der Herr des \Hauses ev sahibi;
    außer \Haus essen dışarıda yemek yemek;
    etw steht ins \Haus ( fam) bir şey beklenmek;
    \Haus und Hof verspielen malını mülkünü kumarda kaybetmek;
    nirgendwo zu \Hause sein evsiz barksız olmak;
    fühlen Sie sich wie zu \Hause! rahatınıza bakın!, kendi evinizde imiş gibi davranın!;
    nach \Hause kommen eve gelmek;
    er ist nicht zu \Hause evde değil;
    bei uns zu \Hause bizim evimizde;
    in etw dat zu \Hause sein ( fam) bir işi avucunun içi gibi bilmek;
    vor ausverkauftem \Haus spielen bütün biletleri satılmış koltuklar önünde oynamak;
    frei \Haus comm masrafsız eve teslim;
    hallo, altes \Haus! ( fam) merhaba ahbap!
    2) ( geh) ( Herkunft)
    er ist aus gutem \Hause kendisi iyi [o soylu] bir ailedendir;
    von \Hause aus aileden
    3) ( Unternehmen) işletme;
    das erste \Haus am Platz meydandaki bir numaralı işletme
    4) ( Dynastie) hanedan
    5) (Schnecken\Haus) kabuk
    6) astrol alan
    7) pol kamara
    8) ( Haushalt)
    \Haus halten ( veraltend) ev idare etmek, ev geçindirmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Haus

  • 10 spire

    n. sarmal hareket, döne döne çıkma, helezon, helezoni kabuk ucu [zool.], çan kulesi tepesi, minare külâhı, tepe kısım, ince ve uzun ot sapı
    ————————
    v. kule gibi yükselmek, sivrilmek, ince ve uzun sap sürmek (bitki)
    * * *
    (a tall, pointed tower, especially one built on the roof of a church.) sivri kule

    English-Turkish dictionary > spire

  • 11 skinned

    adj. derili, derisi soyulmuş, yüzülmüş, kabuk bağlamış, deri gibi
    ————————
    suff. derili
    * * *
    1. derisini yüz (v.) 2. derisi yüzülmüş (adj.)

    English-Turkish dictionary > skinned

  • 12 حصير

    حَصِير
    hasır
    Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حصير

  • 13 حصيرة

    حَصِيرَة
    hasır
    Anlamı: saz, kabuk, yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حصيرة

См. также в других словарях:

  • kabuk gibi — sağlam, sert (kumaş) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabuk — is., ğu 1) Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır Meyve kabuğu. Midye kabuğu. Ağaç kabuğu. 2) Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü 3) gök b. Bir sıvı veya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabuklaşmak — nsz Kabuk durumunu almak, kabuk gibi sertleşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabuksu — sf. Kabuğu andıran, kabuğa benzeyen, kabuk gibi, kabuğumsu Kabuksu tüyler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bilim — is. 1) Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim Benim sizden istediğim Türkçe yardım, bazı eski yazılı bilim ve tarih gibi ciddi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çakmak — 1. i, e, ar 1) Vurarak sokup yerleştirmek Çiviyi tahtaya çakmak. 2) Çivi ile tutturmak İsa nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı. F. R. Atay 3) Kazık çakıp hayvan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dantel ağacı — is., bit. b. Dulaptal otugillerden, Antil Adaları nda yetişen, sünger gibi kullanılan, kabuk lifleri dantele benzeyen bir ağaç (Lagetta) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaplumbağa — is., hay. b. Kaplumbağalardan, çok sert ve kemiksi bir kabuk içinde yaşayan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı, sürüngen hayvan (Testudo) Birleşik Sözler kaplumbağa yürüyüşü deniz kaplumbağası Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kaplumbağa gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • limon kabuğu — is. Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ve limonu çevreleyen kabuk Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller limon kabuğu gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pus — 1. is., mat., Fr. pouce İnç 2. is. 1) Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis Ortalığa ilk pus düşer düşmez dönüş saatini sezmiş gibi köy yönüne geçti ve bekledi. A. Sayar 2) Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»